25 Mayıs 2013 Cumartesi

Yaşamın hedefi...

Kaç hayat yaşadım ben bu hayatın içinde?

Çocukluğum ayrı bir hayattı, sonra lise dönemim, ev ve okul arasında iki ayrı karakteri olan, biri bastırılarak yükseltilmiş, diğeri yükseltilerek bastırılmış bir başka hayat...

Profesyonel dönem, kariyer hırsları, ayak oyunları, plaza tembellikleri ile hayatın çarkları içindeki hayat...

O sırada başladı hayatı sorgulama dönemi... Neredeyim? Ne yapıyorum ben? Amacım ne? soruları...

Orada aldığım karar ile bir başka dönem başladı... HUZUR'u arıyorum hayatta, evlilikte var oluşta HUZURu, iç huzurunu... Harıl harıl içe dönük çalışmalar dönemi, denge arayışı, iniş çıkışları azaltma dönemi aynı zamanda... Denge halinin iniş- çıkışlardan arınma olduğunu zannetme dönemi...

Geldik nihayetinde, huzura vardık, tadını da çıkarttık...

Ya sonra?

Heyecan dönemi mi demeli, KEYİF dönemi mi bilemedim şimdi.

Huzur bir edilgenlik hali, bir şey yapmama, gözlemleme hali... Keyif dönemi ise daha etkin bir dönemdi... Sevdiğini yap, sevdiğin sürece yap, sonra yola devam et...

Süper bir süreç KEYİF dönemi, iyi ki yaşamışım dediğim bir bilinç hali, AN'da durabilmeyi gerektiren, AN'da oldukça anlamlanan bir durum...

"Şimdi neredeyim?" diye soruyorum kendime ya da "ne yöne gidiyorum?" diye...

Artık ŞAŞIRMAK istiyorum... İki kere ikinin dört etmediğini bilerek şaşırmak. Fıkradaki adam gibi muz kabuğu görünce "eyvah, yine düşeceğim." dememek istiyorum. Daha önce muz kabuğuna bastığımda düştüğüm bilgisini unutmak istiyorum çünkü o dönem kapanıyor artık.

Yeni deneyimlerin dönemindeyiz...

Muz kabuğuna bastığımızda uçacağız belki artık, buna şans tanıma dönemindeyiz.

Tüm biriktirdiklerimi unuttuğum bir döneme girmek amacındayım, tüm deneyimlerimi geride bırakmak. Önyargıları, öğrenilmiş acizlikleri, canımın acıdığını, sevdiklerimi, sevmediklerimi, bildiklerimi unutmak...

ŞAŞIRMAK hayattaki yeni hedefim, her AN'da, her deneyimde, her insanda yeniden, yeniden ŞAŞIRMAK.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Sırtımda Taşıdıklarım...

Çok bilinen bir hikaye var, en azından benim yıllardır bildiğim, arada konuşurken lafı bağladığım ve çok sevdiğim...


İki Zen rahibi, yabani bitki toplamak için tapınaktan ayrılır. Rahipler bir yandan bitki toplayıp bir yandan ormanın içindeki bir köye yaklaşırlarken karşılarına bir kadın çıkar. Kadın, dağdan gelen kar suları ile gürül gürül akan nehirden karşıya geçecek bir yol bulmakta zorlanmaktadır.

Rahiplerden bir tanesi ilerler ve kadını sırtına alıp nehrin daha sığ olan bir yanından karşıya geçer. Kadını karşı kıyıda bıraktıktan sonra teşekkürlere yanıt verir ve yeniden nehrin diğer kıyısına, yabani bitki toplamaya döner.

Geriye döndüğünde diğer rahip kardeşi onaylamayan gözlerle kendisine bakıyordur. Ona hemen bir Budist tapınakta yaşamanın kurallarını anımsatır: Kadınlara dokunmak yasaktır. Dönüş yolu boyunca suratı asıktır.
Tapınağın kapısına geldiklerinde, kadını sırtında nehrin karşısına geçiren rahip durur ve kendini onaylamayan kardeşinin gözlerine bakarak şöyle der:

“Sevgili kardeşim, ben kadını nehrin karşı kıyısında bıraktım. Sen hala taşıyor musun?”
Dediğim gibi hikayeyi yıllardır hikaye gibi bilirim, başkalarına kendimce "ders vermek" için kullanırım da, nedense bugün hikaye tam da benimle konuştu...

Ne enteresanız insan olarak, bir şeyi vakti gelmeden anlamıyoruz işte, bilmek yeterli olmuyor... Onun için "Sen neye hazırsan o da senin için hazırdır." demiş ya Marc Victor Hanson... Hazır değilsen bilmek de duymak da bir işe yaramıyor... Ancak hazır olduğunda...

Bugün kafamda birileri ile kavga ederken ANladım işte...

Bugüne kadar sırtımda taşıdıklarım, hepinizden AF diliyorum. Sokaktaki adam, özellikle senden, beni kıskanan (ya da benim öyle yorumladığım) arkadaşım, elimi tutmayanlar, benim gibi OLmayanlar (al sana BİRLİK bilincinden uzak bir inanç daha), geçmişteki pişmanlıklar, gelecekteki keşkeler... Bugün bu ANda, hepinizi sırtımdan indirmeye niyet ediyorum... Hepinizi SEVİYORUM, çünkü biliyorum ki, sevmediğin şeyi değiştiremezsin... Hepinizi ÖZGÜR bırakıyorum... Bu yolda, yollarımız tekrar kesişebilir, paralel gidebilir ya da bir daha hiç karşıma çıkmayabilirsiniz... Her türlüsü için ne mutlu BİZE... Yolunuz açık olsun...


13 Mayıs 2013 Pazartesi

Kendimi Seviyorum

Gözlerim ufaktan sinyal verdi, "ben artık eskisi kadar net değilim hayata bakışında" diye...İğneye ipliği geçiremez oldum geceleri, bulutlanıyor sanki lambanın ışığında kitap sayfaları... Bir göz doktoru, ufak çaplı bir "dinlendirici" gözlük reçetesi elimde buldum kendimi...

"Alsam mı, yoksa hayata hafif flu bakmaya devam mı etsem" derken, içimdeki o gözlüğe özenen ufak kız çocuğu dürttü, "hadi bir gözlük de ben alayım" dedim...

Dedim, ama çerçeve seçiminde çok güldüm kendime... Meğer yüzümü o kadar severmişim ki, çerçeve yakıştıramadım yüzüme... Denediğim her çerçeve, bir şeyler eklerken yüz hatlarıma, "tamamlamadı" da fazla oldu sanki... Sonunda "yok gibi" bir çerçeve ile çıktım gözlükçüden... Anladım ki, ben yüzümü seviyorum...

Sonra (ya da biraz daha önce, emin değilim) şeytan dürttü, saçımı boyayıverdim siyaha bir gece... Evde vardı, canım istedi boyadım... Yıllarca saçını renkten renge sokan, sarıdan kızıla, oradan siyaha bir çırpıda geçiveren ben, KENDİ saçımı özler buldum kendimi... Yok gün saymak ya da beğenmemek değil de, "o değişikliğe gerek yoktu" gibi bir duygu... Bu istekle aktı tabii boya kısa sürede... Kendi rengime, sarılarıma, beyazlarıma, küllü kumralıma (biraz alaca da orijinal saç rengim) dönmeye başladı bile... Anladım ki, ben saçımı seviyorum...

Yaz geldi, şortlar, t-shirtler çıktı ortaya... keza bacaklar, kollar da birlikte... Örtülerin altından çıkınca parça parça, anladım ki, ben vücudumu seviyorum...

Yeni işim bana çok şey öğretti, ama en önemlisi hatalarımı affetmeyi öğretti. Bir hatanın dünyanın sonu değil, bir sonraki gün için bir kazanım olduğunu öğretti. "Yaptımsa ben yaptım, bir daha yapmam" demenin hafifliğini öğretti... Anladım ki, ben hatalarımı seviyorum...

Kendimi çok daha net ortaya koyabiliyorum. Bu BENim diyebiliyorum, daha rahat... Benim tarzım, benim hatam, benim görüşüm, benim duruşum, benim hayatım... Anladım ki, ben kendimi SEVİYORUM...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...